Bugün Türkiye ve dünyada Atatürk’ü hatırlıyoruz. Çok önemli bir isim olması hatırlanmasına sebep olsa da onu gören ve sağ olan insan sayısı bugün 1.000’den fazla olmayabilir. Bu kimselerinde yaşları ileri olduğu için bir süre sonra hayatlarını kaybedecekler ve Atatürk’ü gören ve tanıyan, hatırlayan kimse olmayacak. Hep kalbimizde olabilir ancak onu gören insanların ölecek olması ile tanıyan kimse kalmayacak.

Dünyanın en tanınan isimleri bile unutuldu ve unutulmak zorunda. Onları tanıyanlar ölmek zorundalar ki yerlerine yenileri gelsin. Peki biz öldüğümüzde bizi kimler hatırlayacak? ”Soyum yürüsün” diyerek çocuk yapmak ne kadar mantıklı? Bundan 100-200 yıl sonra kimse bizi hatırlamayacak belki adımızı bile bilmeyecek. Dedenizin dedesinin nasıl birisi olduğunu ve boyunu, kilosunu biliyor muydunuz? Biliyor olsanız bile buna önem veren insan sayısı çok az belki hiç.

Peki ya bizi hatırlayacak olanlar? Şimdilerde hep yanlarında olduğumuz arkadaşlarımız, yakınlarımız ve ailelerimiz, ne olacak? Hepsi bizi unutacak, bizlerde onları unutmak zorunda kalacağız. Dünyada bugüne kadar kimse ölümsüz değildi ve böyle bir sihir yok.

İnsanlar olarak ortalama 70 yıl kadar bir yaşam sürüyoruz ve nadiren 100 yaşını ve 105 yaşını görenler olabiliyor. 115 yaşının üzerini gören insan sayısının hiçe yakın kadar az sayıda olduğu belirtiliyor.

Bizleri de unutacaklarAcı Ama Gerçek: Öldükten Sonra Hatırlanmayacak Olmak

Bundan 250-500 yıl önce yaşayan sizin kanınızdan olanları tanıyor musunuz? Adlarını biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Bilseniz bile onların kim olduklarını hiçbir zaman görmediniz, göremediniz. Fotoğrafları yoktu, olan fotoğraflar yıllar yıllar içerisinde ortadan bir anda kayboldu ve bu sebeple 500 yıl önce yaşayan bir akrabayı bugün asla tanımak mümkün değil. Bugün 500 yıl önceki akrabalarımızı hatırlamıyor olsakta onlar olmasaydı biz onların akrabası olmayacak, onlar olmasaydı bizlerde olamayacaktık.

Dedenizin, dedesinin, dedesinin, dedesini gördünüz mü? Asla görmediniz ve görmeniz mümkün bile değildi. Bizlerde aynısı olacağız ve bir yaşam kuralı gibi bizi de unutacaklar, çocuklarımızın çocukları belki bizim ismimizi ve kim olduğumuzu bilecek ancak onların çocukları bizler hakkında neredeyse hiçbir şey bilmeyecek ve bilmek istemeyecekler. Geçmişle veya gelecekle ilgili değil, her zaman için bir kural vardı: Ölüm herkes, tüm canlılar için var.

Biz olmayacağız ama insanlar dünyada olacak ve o zamanı yaşayacaklar. Belki bugün yaşanan sağlık problemleri o dönemde yaşanmayacak, belki bugün yaşadığımız hayat o zaman daha iyi olacak ama biz bunların hiçbirini bilmeden toprağın altında olacağız. Belki de hiçbir yerde olmayacağız. Yakılarak ölümler artarken, insanlardan en ufak bir kalıntı kalmaya başlarken dünyadan tüm izimiz silinecek, en ıssız yerde sallandığımız salıncak bile bir süre sonra kimse onu oradan almasa bile bir şekilde yok olacak, olmak zorunda. Bundan 1.000 yıl sonrasında belki dünya olmayacak ama bizde olmayacağız ve onu eğer ki yaşadığımız süre içerisinde göremez isek bir daha asla göremeyeceğiz.

Öteki taraftan dünyanın görülmesi iddiası ne kadar saçma ise, buradan öteki tarafın olduğunu iddia etmekte bir o kadar saçma bir iddia. Çünkü biz buraya gelmeden önce nasıl bir şey bilmiyorsak, gittikten sonra da hiçbir şey bilmeyeceğiz. Çünkü biz olmayacağız.




Kategori: