Türkiye’de ve dünyada down sendromlu doğumların sayısının azalması özellikle de akraba evliliklerine bağlı zihinsel olarak engelli çocukların önlenmesi konusunda yapılan çalışmalar %100 başarıya ermedi. Çok uzun yıllardan beri bir gelenek olarak Türkiye’de devam eden akraba evlilikleri özellikle down sendromlu ve zihinsel engelli çocukların doğumunda çok büyük bir role sahip.

Anne ve baba olmaya karar veren veya kazara anne veya baba olacağını öğrenen birçok çift öncesinde heyecanlanır veya üzülür. Özellikle kazara bir hamilelik durumu evli çiftlerde bile bazen tüm hayallerin suya atılmasına sebep olabilir. Daha okuyacak okullar, yapılacak kariyeler, kazanılacak paralarla alınacak ev ve arabalar vardır; Ama bir gün bebek haberini alan çiftimiz maalesef ki bu hayallerine veda etmek zorunda kalacağını bilir veya düşünür. Bebeğin bakımı, büyütülmesi, geleceğinin kurulması ve daha niceleri.

Bundan 50 yıl önce insanlar çocuklarının eğitimi, geleceği konusunu çok da düşünmüyorlardı. ”Saldım sokağa” düşüncesi daha fazla hakimdi ve o dönemde insanlar aileler çocuklarının okumasından çok kendi yanlarında çalışmasına daha sıcak bakıyordu.

Dünya değişiyor: Down sendromlu bir çocuk aldırılmalı mı, doğurulmalı mı?

Bu konu birçok ailenin haberi alır almaz tartışmaya başlamak istediği, bazı çiftlerin eşinden çekindiği için birçok kez tartışamadığı bir konu. Özellikle evde baba karakteri otoriter ise bu konuda babanın ne düşündüğü daha önemli oluyor. Ancak günümüzde yine Türkiye şartları için konuşacak olursak anne karakterinin de bu konuda düşüncesi oldukça önemli olduğu hanelerde yok değil.

Down sendromu hamilelik döneminde bilinirse bebeğin aldırıp aldırılmama kararı aslında yine aileye ait olsa da zaman zaman aileler bu konuda kararsız kalabiliyor.

Yapılan tüm tarama testlerine rağmen bir türlü önlenemeyen bu tür doğumlar aileler için ömür boyu bir külfet oluşturduğu gibi beraberinde ailelerde özellikle de anne ve baba dışında yakın aile çevresinde de ”neden böyle oldu, neden bizi buldu?” gibi soru işaretlerine sebep olmakta.

Aile bireyleri bu konuda suçsuz olsa da anne ve babanında eğer akraba evliliği değilse herhangi bir suçu olmasa bile bu konuda suçluluk ömür boyu devam edebilir.

Aileler ve yakınlarını sadece bu etkilemiyor, çocuğun ömür boyu bakıma gereksinimi olacağı, bunun maddi olarak bazı zorluklar yaratabileceği ve gelecekte eğer aile yaşlı ise kendisi öldüğünde neler olacağı sorusu aileler tarafından çok iyi düşünülmesi gereken önemli şeyler.

Uzmanlar bu konuda anne ve babalara direkt olarak ”aldırın veya aldırmayın” demeden yana olmasa da ailelerin bu kadar ağır bir yük ile karşı karşıya kaldıklarında evlilik birliğinin dağılmasının, eğlence yaşamının son bulmasının, zor olan yaşamın ömür boyu daha zor olacağını bilerek hareket etmelerini önermekte.




Kategori: