Tüm gelmiş, geçmiş Türkiye hükümetleri AB ile ilişkilerini korumaya, daha fazla güçlendirmeye ve Türkiye’yi AB üyesi yapmaya çalıştı. Çünkü Türkiye’nin Avrupa ülkelerinden kazancı çok büyük. Avrupa Birliği üyesi ülkeler için Türkiye o kadar büyük olmasa bile, AB üyesi ülkelerin Türkiye’den ürün alımını kesmesi, turizm ve benzer alanlarda anlaşmalar yapmaması durumunda Türkiye’nin büyük oranda güçsüzlük yaşaması öngörülüyor.
Bu sebeple Türkiye özellikle AB üyeliğinin kendisine büyük oranda avantaj sağlayacak olduğunu biliyor ve uzun yıllardır AB’ye girmek için çabalıyor.
Avrupa Birliği ve Türkiye arasında son yıllarda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaşanan tartışmalar sonrasında AB müzakere kapılarını Türkiye’ye sert biçimde kapattı, ancak Türkiye’yi tüm bu olanlara rağmen yalnız bırakmadı.
İçindekiler
Türkiye Zor Bir Ülke Mi?
Yunanistan ve Türkiye arasında olanlar herkesin bildiği bir gerçek. Türkiye ve Yunanistan birbirinden ayrılamayan, ancak birbirleri ile kavga etmeden duramayan 2 abi-kardeş gibi. Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde Yunanistan ile Türkiye arasındaki ilişkilere de yakından bakmak gerekiyor.
AB, bugün bazı üye ülkelere bazı yardımlar verirken, onların refah düzeyini yükseltmelerine yardımcı olurken, insanlarının hayat kalitesini yükseltmeye devam ederken bazı tavizler istendiğinde bu tavizlerin verilmesini de isteyebiliyor.
Türkiye’nin taviz vermediğini söylemek mümkün değil. Türkiye’de çok kez tavizler verdiğini belli etmiş, bu konuda AB ile uyumlu olmak için çalışmalara katılımda büyük bir çaba harcamıştı. Özellikle Türkiye’nin 2010’lu yıllarda mülteciler konusunda gösterdiği ve elinde patladığı belirtilen mülteci tavizinin Türkiye’de bugün güvenlikten paraya kadar büyük bir çöküşe sebep olduğu belirtiliyor.
Uzmanlar, Türkiye’nin 3 milyondan daha fazla mülteciyi kabul etmesinin kabul edilemez bir durum olduğuna; Türkiye’nin AB ile anlaşmasından da geri adım atamadığına değiniyor. Türkiye’nin mülteci anlaşmasından geri çekilmesi durumunda mültecileri göndermesinin çok zor olacağı, bu durumun özellikle AB ile Türkiye ilişkilerini tamamen kopararak Türkiye ekonomisine yaptırımlar uygulanarak Türkiye’nin tüm Avrupa ve ABD ile ilişkilerinin kesilmesine kadar gidebileceği konuşuluyor.
Türk hükümeti, özellikle bu anlaşmayı iptal etme girişimlerini her dile getirdiğinde çok sert yanıtlar aldı. Özellikle AB ülkelerinin nükleer güçleri, Ankara hükümetinin tehditlerine derhal son vermesi, aksi durumunda çok sert adımlar atacaklarını açıkladı.
Türkiye’nin iyi bir müttefik olmadığına değinen bazı yorumlar olsa da, bunlar direkt ülkelerin başbakanları tarafından dillendirilmiyor.
AB’de 4 Yaş Eğitim Oranı %96, Türkiye’de %30 Civarında
AB üyesi ülkelerin refah düzeyi yüksek. Aileler okul öncesi eğitim ve normal eğitime çok büyük oranda önem gösteriyor. AB okul öncesi eğitim ortalaması %96 iken, Türkiye’de ise %30 civarında bulunuyor. MEB’in istediği oranın bile altında olan bu durum eğer ki Türkiye, AB’ye kabul edilirse AB ortalamasının büyük bir düşüş yaşamasına sebep olacağını gösteriyor.
Sadece okul öncesi eğitim değil, aynı zamanda normal eğitimde de Türkiye eğitim devamlılığı, gücü ve kalitesi bakımından AB ortalamalarından oldukça düşükte. AB üyesi ülkeler ise kendi ortalamasına sahip olan ülkelerin birliğe kabul edilmesi yönünde görüş bildiriyor.
Türkiye’yi Adalet, Demokrasi Ve Benzer Konularda Yeni Adımlar Atmaya Çağırıyorlar
AB, bugün için Türkiye’de demokrasi raporlarında sürekli olarak demokrasinin ilerlemesi yerine gerilediğinden söz ediyor. Eurostat verilerine göre aynı zamanda Türkiye’de kültürel etkinliklere katılım oranı AB ortalaması olan %63’ün altında bulunuyor.
Türkiye’nin büyük bir kültüre sahip olduğunun farkında olan AB üyesi ülkeler, Türkiye’de insan yaşamı ve sosyal hayat ile AB ülkelerinde olan sosyal yaşamın farklı olduğunun da yakından farkında. AB üyesi ülkelerde demokratik değerler, adalet ve benzer konuların Türkiye’den çok ileride olduğu AB raporlarına yansıyor.
Türkiye hükümeti ise bu iddiaları doğal olarak reddetmekte ve Türkiye’nin demokrasi açısından herhangi bir soruna sahip olmadığına dikkat çekmekte.
Aynı zamanda Türkiye, hapise atılan gazeteciler sıralamasında tüm dünyada ilk sıralarda yer alan ülkelerden bir tanesi. AB’de ise bu oran neredeyse sıfıra yakın ve Türkiye’ye göre çok daha iyi durumda. AB, Türkiye’de basın özgürlüğüne darbe vurulduğuna değinirken, bu durumun özellikle de AB normları ile asla uyuşmadığını belirtiyor.
Hatta öyle ki Almanya daha önce Türkiye’ye belirli yaptırımlar uygulama yoluna bile gidebileceklerini ve Alman gazetecinin derhal serbest bırakılması çalışmalarında başarılı olmuş ve gazetece daha sonrasında verilen kararla hapisten çıkmıştı.
AB raporlarında Türkiye’nin yapması ve yapmaması gerekenler değil ancak demokrasi ve adalet konusunda AB’ye göre çok geride olduğundan söz ediliyor*.
AB raporunda 2019 bölümünde şöyle deniliyor;
OHAL’in kaldırılması memnuniyet verici olmakla birlikte, Türkiye OHAL kapsamındaki birçok kısıtlayıcı unsuru mevzuatına eklemiştir. Yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi ile daha önce mevcut olan birçok denge ve denetleme mekanizması ortadan kaldırılmış ve TBMM’nin rolü zayıflamıştır. Yeni sistem, kamu yönetiminin ve yargının daha fazla siyasileşmesine yol açmış ve Cumhurbaşkanı’na, birçok düzenleyici kamu kurumunun başkanını atama yetkisi vermiştir. İnsan hakları, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığına ilişkin kötüleşen durum, rapor döneminde de devam etmiştir.
İnsan Hakları
Avrupa Birliği, Türkiye’de azınlıkların hatta çoğunluğun insan haklarının ve temel haklarının doğru yönde olmadığına raporlarında sürekli olarak son yıllarda yer vermektedir. Türkiye, özellikle son dönemde de görülecek olduğu üzere bu raporlara tepki gösterirken, beraberinde ise bazı etnik gruplara karşı söylemleri cezalandırmadığı biliniyor.
LGBT+ bireylerin Türkiye’de özellikle bazı mağduriyetlere maruz bırakıldığı bilinmektedir. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde ise LGBT+ insanlar başta olmak üzere tüm bireylerin eşit haklara sahip olması, tüm insanların her açıdan korunması gerektiği belirtilmekte.
Pek çok insan hakları savunucusu, sivil toplum aktivisti, basın mensubu, akademisyen, siyasetçi, doktor, avukat, hâkim ile lezbiyen, eşcinsel, biseksüel, transseksüel ve interseks birey (LGBTI), kimi zaman bir iddianame olmadığı halde, tutuklu bulunmakta ve basın ve üst düzey siyasetçiler tarafından karalama kampanyalarına maruz kalmaktadırlar. Temel haklar ve özgürlükler alanında faaliyetlerini sürdüren sivil toplum kuruluşlarının çalışma alanı daha da daralmıştır. Özellikle idari engellerin artırılması bu duruma örnek teşkil etmektedir. Olağanüstü hâl kapsamında kapatılan hak temelli örgütlere yönelik olarak gerçekleştirilen el koymalar ile ilgili olarak hiçbir hukuk yolu sunulmamıştır. – AB 2019 Türkiye Raporu
Bu nedenle özellikle birçok AB üyesi ülke insan hakları konusunda Türkiye’nin uygun olmayan eylemler içerisinde olduğunu, yasalarını buna göre güncellese bile bu yasaları doğru işletmediğini belirtmektedir. Bu sebeple özellikle bazı AB üyesi ülkelerinde insanlar Türkiye’nin eşit insan haklarına adım atmadığı sürece AB üyesi olmasına hükümetlerinin asla onay vermemesini talep ediyorlar.
Gelecek 10 Yılda AB Hayal Mi?
AB üyeliğine kabul edilmesi mümkün görülmeyen Türkiye’nin AB ile stratejik ortak olarak hareket etmekten başka çaresi olmadığı düşünülüyor. Bu durumda bile Türkiye’nin AB’ye bazı tavizler vermek zorunda olduğu, aksi durumda ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan krizlerin çok daha fazla büyüyebilecek olduğu düşünülüyor.
AB’nin Türkiye’yi kabul etmesi durumunda bazı ortalamaları düşecek olması gibi, Türkiye’nin kendileri ile ortak hareket edeceğinden, insan hakları, basın özgürlüğü, demokrasi gibi konularda istediklerini uygulayabileceğinden emin olmadığı apaçık görülüyor.
Ne kadar Türkiye insan hakları, demokrasi ve adalet konusunda başarılı olduğunu belirtse bile AB’nin bunları görmesinin önemli olduğuna değinilmekte.
*Bu içerik Zovovo.com için özel olarak üretilmiştir. İçerikte yer alan tüm bilgiler AB raporu ve AB kaynaklarından elde edilmiş, çeviri yöntemi ile içeriğe eklenmiştir. İçerik yazarın ve Zovovo.com’un görüşünü yansıtmıyor olabilir.